28 Kas 2007

dersten sonra öğrencilerim; zehra, derya ve berkan'la kitaplığı düzenledik. liste hazırladık, kitaplara numara verdik. heidi, polyanna, define adası, kibritçi kız gibi klasik kitapların çoğu var.
bunların yanında saadettin kaplan'ın, kemalettin tuğcu'nun azımsanamayak kadar kitabı mevcuttu, onları eledik.
yorulmuştuk, çocuklara 'hadi gidelim artık.' dedim. zehra da abartılı yorgun argın halleriyle 'gidelim gaffur.' dedi.

''(öğretmenler odasındayız.)
2. sınıf öğretmeni:
- vallahi ben hiç resim, müzik, beden eğitimi dersi işlemiyorum. hep matematik türkçe işliyorum. öğrencilerim çok iyi...
ben:
..........
2. sınıf öğretmeni:
- matematikte bölmeyi de verdim geçen gün. türkçeden tüm noktalama işaretlerini verdim. çocuğumun okulunda ayrıca matematik ve türkçe kursu veriliyor. ingilizceyi öğenmesi için de o sınıfa özel öğretmen tuttuk.
öğretmenler hep birlikte:
-ne güzel!
(öğretmenimizin 3. sınıftaki çocuğu da masada, yanımızda oturuyor ve hiç konuşmuyor.)
ben:
-bölme işlemi sanırım şu anda verilmiyor?
2. sınıf öğrt:
- zeki çocukları niye durduralım, alan alsın, dedi.
ben:
-müfradatta verilenleri öğrenmesi yeterli değil mi? biraz müzik, biraz resim, biraz koşu, vs olsa.
2. sınıf öğrt:
- bana niye diyorsun ki?
ben:
-...?
bu öğetmenimiz anında bana soğuk davranmaya başladı.''

2. sınıf öğretmenimizin öğrencileri matematik ve türkçede çok iyiler. en iyi sınıf seçilmiş. veliler de bu durumu olumlu karşılıyor. kenar mahalle okulu olmasına rağmen, bu sınıfın öğrencileri geçen yıl, bir ayda okuma-yazma öğreniyor.

okul idaresinin ve velilerin bilinçsizce öğretmenleri yarıştırması, bu yarışın da sadece bilgi yüklemeye dayalı olması, öğretmen ve çocukları bir yarış atına çeviriyor. çocuğun motivasynu sadece yarışı kazanmak üzerine oluyor. bu süreç her yaştaki öğrencileri yıpratmakla kalmıyor, kendi ilgi ve yeteneklerini keşfetmelerini de önlüyor. kendilerini ifade edemiyor vs. keşke bu kadarla kalsa.

hayat herkes için çok zor...

(http://akanbayrakdar.blogcu.com/2380150/
http://www.muzikbilim.com/7m_2007/uslu_m.html
http://kunar.blogcu.com/1213103/) bakınız.

26 Kas 2007

öğrencilerim

zehra diye bir öğrencim, benim dediklerimi sürekli tekrar ediyor. ben de ona 'papağan' adını verdim.
arif, tam bir kabadayı gibi davranıyor. ne zaman ona bir şey söylesem 'tamam yav, tamam!' diyor.
görkem adlı bir öğrencim, gözlük takıyor, gözlüğünden de utanıyor. çok içlidir.
tuğçe ise arkadaşlarını hep şikayet ediyor.
berkan, çok kibirli.
gülçin, ödev yapmamak için her şeyi yapan zeki biri.
ismail de sürekli ayaktadır.
arkası yarın...

24 Kas 2007

hoş geldiniz

sevgili öğretmenim sizi
çok seviyorum ama baazen sizde çok sinirleniyorsunuz ve
Kendinize hakim olamıyorsunuz
Benim niye parmak kaldırmadımı
sorarsanız sizden korkuyorum
ve sizyanlış söyleyince kızıyor-
sunuz LÜTFEN BANA KIZMAYIN
Aysu ALAGÖZYAYLASI
4/A HOŞ GELD-
İNİZ öğretme-
nim
Milan YILMAZA SAGILARIMLA

19 Kas 2007

edi ve büdü

dilek'in yaşlı ve sevimli olan annesi ve babası:
' anne:
- mmmm, börek çok güzel olmuş, yesene yavrum.
ben:
- evet, çok güzel ama ben doydum, elinize sağlık.
anne:
- süleman sen az yemelisin, şekerin yükselecek bak!
baba bana dönerek:
- yav yav, ne yedim kızım bak; azıcık! bunlar abartıyorlar yav, cık cık cık!
bu arada baba ağzına kocaman bir lokma atar, yanında da yemesi yasak olan bir biber...
anne:
- bana bak süleman, çizmeyi aşııyon! ' diyerek babanın mırın kırınlarıyla diyalogları son bulur.

8 Kas 2007


biraz da huzur...