31 Mar 2006

dostoyevski- cinler-giriş: puşkin'in bir şiiri

ne dersen de, görünmüyor bir iz,
şaşırdık yolumuzu, ne yapsak ki?
kırda güden bizi şeytan olsa gerek,
oraya buraya savurup duran.
.........................
niçin böylesine çoklar, nereye sürüyorlar onları,
niçin acıklı böyle şarkılar?
kötü ruhu mu gömüyorlar,
kocaya mı veriyorlar cadıyı?

güneş tutuldu


(imajın üstünü tıklayın)

güneş tutulmasını seyredecektik. 13.45'te bahçeye çıktık. etrafta hafiften esrarengiz bir durum söz konusuydu. güneş tutulmasını seyretmek için gözlüğümüz yoktu. fakat bir disketimiz vardı.
öğrencileri sıraya soktum. daha önce böyle bir olayı hiç gözlemleyememiştim. öğrencilerden çok ben heyecanlıydım.
bu arada çocuklarla aramızda şöyle diyalog gerçekleşti:
-sonra deprem olacakmış doğru mu?
-hayır doğru değıl, deprem olsa da bu olayla ilgisi yok, bilim adamları öyle söylüyor.
-ben çok korrkuyooruummm öğğreetmeniim.(birinci sınıf hüseyin ve gülser)
-bakın; dünya güneş'in çevresinde......diye bir daha anlattım.
disketle çok iyi izledik. herkes ''aaa, bak bak, vay'' gibi ünlemler kullandı.hatta bazıları ''benim gözlerime bir şeyler oluyor'' sanrılarına kapıldı.
bir âlemdik hepimiz. bazıları da ''ben sadece ay'ı görebiliyorum,güneş nerde?'' diye panik oldu.
her şey çok romantik ve komikti.
o sırada bir esinti çıktı. gölgelerimiz iyice uzadı. öğle karanlığı da eklenince uzayda hissettik kendimizi.

28 Mar 2006

yoorgunum!

bu gün borsa oynamaya karar verdim. çok para kazanmayı düşünüyorum. oynayıp hayatıma renk katacağım. gerekirse o parayı yırtıp atacağım. çıldıracağım. okulda,''bugün borsada kaç para kazandım acaba?'' diye düşüneceğim. kaybetsem de kendimi suçlamayacağım. (sevgilimi suçlayacağım...)
bugün okulda çok bocaladım.
beş sınıf bir arada, matematik dersi işlemek bir hayal. bir o sınıf bir bu sınıf geldim, gittim.
yalnız ikinci sınıftan bir öğrencim (adı emrah) ''eteğiniz ne güzel'' dedi. ben de '' al biraz da sen giy' dedim. sınıfça gülüştük.

ankara

hafta sonu ankara'daydım.
kırmızı saçlı kızlar, küpeli erkekler, sinema afişleri, müzik sesleri, kalabalık gürültüsü... insanlar, gürültüden kaçayım, sessiz bir hafta sonu geçireyim derken; ben gürültüyü özlüyorum. büyük şehir gürültüsü ile biraz nefes aldım.
sanki büyük şehirde hayat, daha hızlı akıyor. tabiî hiç bir şeye yetişemedim. ama kitap aldım, ecinniler'den sonra o'nu okuyacağım. (tonı morrıson: aşk)
erhan'ın kardeşi ömer ve eşi dilek'in yanında kaldık. sevimli, birbirini seven, uyumlu bir çift. birlikte olmaktan keyif aldım. bu arada dilek bana keten tohumu ile kefir mayası verdi. bunlarla, daha güzel olma umuduyla çorum'umuza geri döndük.
şimdi tekrar burdayım.
sabah okula gittim.
hüseyin(1. sınıf öğrencisi) ta uzaktan bana ''günaydın öğretmenim'' diye seslendi. arkasından bağıra bağıra hafta sonu gittiği düğünde yaptıklarını anlattı. bol bol cips yemiş, oynamış, gelinin eteğindeki gülleri toplamış.
bu gün tüm sınıf düğünü anlattı. pasta dağıtılmış.
öğrencilerden günlüklerini okumalarını istediğimde hemen hemen hepsi 'pasta yedik, cips yedik' dediler.
bana ''siz ne yaptınız?'' diye sorduklarında ''çiğ köfte yedim'' dedim.

23 Mar 2006

yalçın bey kolleksiyonunu geliştiriyor: tebrikler...

bilgisayar kolleksiyonunuza yeni bir bilgisayar eklemişsiniz. hayırlı uğurlu olsun.
leptapunu bana versene!

13 Mar 2006

Hayriye'den mektup var...


(resmin üzerini tıklarsanız daha büyük görebilirsiniz)

12 Mar 2006

panel

kadın konulu bir panel düzenlendi. istanbul'dan bir bayan akademisyen davetliydi.
söz konusu panelistle bir arkadaşımız arasında şöyle bir diyolog gerçekleşti:

xmen: af örgütünün ne gibi çalışmaları var?
zeynep hanım: doğu anadolu'nun ücra köşelerine eğitim amaçlı geziler düzenliyoruz,,istanbul'da bazı belediyelerle işbirliği yaparak her türlü şiddete karşı standlar açıyoruz, imza kampanyaları düzenliyoruz...
xmen: ee evet burda da öyle bir örgütün varlığının önemli değişimlere vesile olacağını düşünüyorum. ben felsefeciyim de.

Simone de Beauvoir:Parti ve Kadın


Ben solcu bir kadınım, solcu bir partiyle kadın davasının daha çabuk çözüleceğini pek zannetmiyorum. Zaten solcu bir parti de, öteki partiler gibi erkekler tarafından yönetilmektedir. Kadınlar konusuna yaklaşmak gerekince de, bunlar solcu erkekler gibi değil de tıpkı düpedüz erkekler gibi davranmaktadırlar. Zamanla anladım ki kadınların mücadalesiyle pekiştirilmezse sınıflar kavgası aldatıcıdır. Çoğu sosyalistler cinsel karşıtlığı sınıfsal karşıtlığa göre ikincil saymaya yatkındırlar. Oysa kendilerine sosyalist denilen ülkelerde şu bizim MLF (Kadınların Kurtuluş Hareketi) gibi bir hareketi örgütlemek yasaktır. Bence mücadeleyi iki düzeyde birden yürütmekte yarar var, karıştırmakta değil. Erkekler, partileri ne olursa olsun, kadınların yaşantısını gerçekten hesaba katamıyorlar.

11 Mar 2006

aaah, ah

öncül yazıklar olsun sana...
sevgili öğrencim cihat'a ve nalan'cığıma çok teşekkür ederim.

9 Mar 2006

erhan beni sobeledi

Bugünlerde en çok duyduğum söz: öğretmenim
Evde yokluğunu en çok hissettiğim şey: temizlik ve heyecan
En büyük takıntım: kapakların açık bırakılması
En sevdiğim abur cubur: cips
En nefret ettiğim koku:çiğ balık kokusu
En çok söylediğim şarkı:bir derdim var
En sevdiğim türkü: bülbülüm altın kafeste
Geçmişte yaşasaydım kim olurdum: bethooven
Otoritelerim: nietziche
Özlediklerim: ...
En son ne zaman gülmekten karnım ağrıdı: hatırlamıyorum
Yapmaktan en çok hoşlandığım şey: cnbs seyretmek
En büyük hayalim:...
Bana en son kim, ne aldı: çiğ köfte, sevgilim
Şu an en çok istediğim şey: huzur
En istikrarlı olduğum konu: öğretmenliğim
En iddialı olduğum konu:
Dün geceden beri ne düşünüyorum: yeni bir şey yapmak
Yaptığım 4 iş: okul, yemek, yazmak, yürümek
En süper 4 film: kelebek, baba 1,3, benim afrikam,
Yaşadığım 4 yer: çorum
İzlediğim 4 TV Programı:: stenfıld, televizyon makinesi, desprthousevife, sixfeet under
Tatil için gittiğim 4 yer::
En sevdiğim 4 yemek:: balık plaki, sarma,
Hemen şimdi olmak istediğim yer: deniz kıyısında, konforlu ahşap bir evde.
Eklemek istediğim bir şey var mı: en'lerden hoşlanmadım



6 Mar 2006

mülksüzler

yeni bir kitaba başlıyorum. yazarı ursula k. le guın, bu kitabı benim doğduğum yıl yazmış.
''veremediğiniz şeyi alamazsınız,
kendinizi vermeniz gerekir.
devrimi satın alamazsınız.

devrim olabilirsiniz ancak...''

4 Mar 2006

bıyık

belki de en büyük sorun bıyıktır.
bu gün 8 mart'a hazırlık ve gündem yaratmak amacıyla gazi caddesinde bildiri dağıttık. bildiri veremediğim bazı tos bıyıklılar ısrarla'bana da ver hanım kız' diye seslendiler. bu hitapları bende, oyuncağı ile oynayan küçük kız psikolojisini yarattı. sevdiğimiz hulusi kentmen'in karşısında idim sanki. bi de'' amca işte 8mart,kadınlar eşitlik de bede debe...'' diyorken kendimi buldum.
erkek denizinde boğulmuşuz,onları da çekiyoruz beraberimizde.
bizim sosyalistler, ''düzen dedikleri hayalet yüzünden biz eşit değilmişiz. düzeni değiştirebilirsek o zaman bizim için eşitlik, mutluluk gelirmiş.''diyorlar. acaba diyorum, kapitalizmi devirme (allah nasip kısmet ederse) aşamasında kadınlar evde çocuk bakıyor olurlar mı? ''işte beylerimiz ne güzel de konuşuyorlar'' diye gururlanırlar mı. erkeğinden dolayı hemcinsleriyle rekabete girer mi?
erkeğimiz bizim için en iyisini düşünür gerçi. çünkü o bir kominist, o bir eşitlikçi, oo biir; her şeyi düşünür, ooo bizim için de düşünür...
bildiride 8 mart' ın kısa özgeçmişiyle beraber farklı bakış açıların slonganları vardı. okuma alışkanlığı olmayan bir ülkede biz kitap dağıttık, sayılır.
herneyse. gazi caddesi'nde çok az kadın vardı. olanlar ise sadece başlığa bakmakla yetindiler.

şirince

bir kız arkadaşım, bir ara çok tutucu ve küçük kasabada çalışıyormuş. o sıralar çok gençmiş. hoşlandığı, gördüğünde heyecanlandığı bir çocuk varmış. bu çocuk bir bankada ziraat mühendisi olarak çalışıyormuş.arkadaşımı da uzaktan tanıyormuş. çok yakışıklı ve entellektüel biriymiş.
dedikodunun bile olmadığı renksiz kasabada köylüler, arkadaşımı akşam yemeğine davet etmişler. arkadaşım süslenmiş püslenmiş doğru bankaya gitmiş. bankaya girer girmez herkesin gözü üzerine kaymış. çocuğun karşısına geçip 'akşam boşsan falanca kişinin evine, yemeye gelir misin?'diye sormuş. bankada zaman durmuş. o an ne yaptığının farkına varmış. istifini bozmadan kıpkırmızı olmuş. çocuk birşeyler demiş ama kendisi duymamış. başı dik ordan uzaklaşmış.
sonra akşam olmuş. yemeğe korka korka gitmiş. umutsuzca etrafına bakınırken çocuğun orda olduğunu fark etmiş. çocuk O'na gülümsüyormuş.
o gece kareli bir kanepede hep yan yana oturmuşlar.her şey çok güzel gidiyormuş. o sırada televizyonda müslüm gürses söylemeye başlamış. çocuk, bu adama hasta olduğunu söylemiş. o an sanki biri arkadaşımın üzerine soğuk su dökmüş. her şey orada sönmüş.
bir daha da o coçuğu hiç görmemiş.
tüm bu olaylar bir kaç saat sürmüş.

3 Mar 2006

erhan bey'in çizgi bloğu üzerine

günlük özelliğindeki karikatürlerini ilgiyle izlemekteyim. çevredeki arkadaşları da konu alman karikatürlerini daha da ilginç hale getiriyor. erhan bey çok sevimli. wodi alen'nın akıllı hali gibi.
bir kahraman olarak erhan bey; çevresine karşı eşit mesafede duruyor. yakın olduğu tek kişi kendisi gibi görünüyor. belli bir konuyu takip etmiyor. sevimli olmasına karşın kahramanın çevresinde heyecan yaratacak olgu yok. karikatürler gözlem aşamasını geçmiyor.
kahramanın kişiliği yok gibi.
fakat biz fanatiğiyiz. merakla bekliyoruz; bakalım bu gün bizi nasıl çizecek? diye.0