30 May 2009

ah izmir!

izmir'den nefret etmeye başladım. ne ulaşılmaz şeymiş...
son 10 yılın her mayıs döneminde, izmir'e tayin istiyorum; olmuyor bir türlü.

çok üzgün ve umutsuzum... bu tayin olayını çıkaranın...

25 May 2009

selvi boylu

öğleden sonra bankadaki işimi halletmek üzere yollara düştüm, hava güneşliydi, güneşe boğulmuş bahabey caddesi'nde yürümeye koyuldum. mutlu ve huzurluydum. zıplaya zıplaya mesafe alırken, ( kendimi iyi hissettiğimde zıplayarak yürüyormuşum gibi gelir bana) normal boyun altında sayılabilecek yaşlı bir teyze ile aynı boylarda, gelini olduğunu sandığım bir kadın, kaldırımı süsleyen koca, çiçekli bir ağacın bir dalını yakalamaya çalışıyorlardı.


gelin olan, dalı sıçrayarak yakalamaya çalışıyor ama dal, tam yakayacakken son anda elinden kurtuluyordu.

onlara doğru yaklaşıyordum ve onlara yaklaştıkça boyum sanki her adımda uzuyordu.

bir an göz göze geldik.

yaşlı teyzenin gözlerinde up uzun boyumu gördüm. bir süper kahraman edasıyla, robert redford gibi hafifçe gülümseyerek yönümü onlara doğru çevirdim. boyum ben onlara yakşaltıkça uzamaya devam ediyordu.


kısa bir an için bile olsa, uzun boylu hissetmek çok güzeldi. selvi boyumun işe yarayacak olması da ayrı bir kıvançtı.

'ah kızım, torunum şu çiçek dallarından birini istiyor da ağlayıp duruyor...' dedi teyze.

ben hiç bir şey demeden, gözlerimden pırıltılar saçarak, elimi hafifçe dala uzattım, çaktırmadan ayak parmaklarımın üzerinde yükseldim, dalı yakalayınca da uygun yerinden kırıp, teyzeye uzattım.

'çok sağol yavrum' dedi. 'önemli değil.' diyerek yoluma devam ettim.

bu arada çocuk, vızıltılarını sona erdirmiş, merakla olan biteni seyrediyordu.


haa! bankaya neden gittiğimi söylemeyi unuıttum;) yeni bir arabam oldu. adı korsi. onun parasını havale etmeye gidiyordum.