31 Eki 2007

ah brody!

brody'nin başı belada. her gün bir sıkıntısı oluyor. o'nu gördüğümde içim acıyor. gözümün önünde eriyip gidiyor zavallı.
fakat nalet şey paramı da su gibi içiyor! sıradan bir memur olduğumu bilmiyor mu sanki? para biriktirmeyi de sevdiğimi... o'nu aldığımdan beri cebimde tek kuruş yok. bravo sana brody! alacağın olsun!
bir de mahallenin çocukları brody'e sataşıp duruyorlar. bir ara tamponda tornavidayla bir delik açmışlardı. şimdi de kabuklarını soyuyurlar. kendisi de hiç ses çıkarmıyor. bir bağır, çağır, 'ne oluyor?' de. 'başka arabalara gidin! ne istersiniz sahibimin paralarından?' de.
aşk olsun sana brody, aşk olsun!

26 Eki 2007

boşluk günleri


bir tatille daha karşı karşıyayız. ben de her zaman olduğu gibi, gene şu çok sevdiğim(!) çorum'da takılacağım.

belki film seyrederim, belki de beni kahvaltıya amasya'ya davet eden arkadaşlara takılırım, belki de hep uyurum, belki de yürüyüşe çıkarım, belki de ikinci sevgilim olan dilek'le, oğlundan zaman bulursa, sinemaya giderim, belki de kös kös duvarlara bakarım, belki de sucuyu çağırıp su damlatan kalorifer peteklerinin sorununu hallederim, belki de kitap okur, hiç dışarı çıkmam...

gerçi benim tatilim yarın öğle başlıyor. egzersiz çalışmam var. halk oyunlarından adıyaman yöresini öğretiyorum. sonrasını düşünme kızım! anlık yaşamak lazım...
bir de;
atilla ilhan'ın 'fena halde leman' kitabının kapağı 657'li arkadaşlara, müstehcen gelecek diye, okulda, boş derslerimde okumuyorum. yoksa ben de mi muhafazakarlara katıldım gaffur?

25 Eki 2007

değerlendirme

önce komuyu anlattım.
çoğunun anladığına kanaat getirince, ufak bir değerlendirme yapayım dedim ki böylece başarımın keyfini çıkartabilecektim. soruları hazırladım ve sınıfa sundum. kimsenin birbirine bakmaması için elimden geleni yaptım.

sonuç vahimdi: 34 kağıttan beşi dışında hepsi ciddi yanlışlarla doluydu.

peki şimdi ben nasılım? derin bir boşluk hissiyle dolanıyorum ...

ilkokulda öğretmenimi hiç sevmezdim. bir de müdürümüz vardı ki, o'ndan ödümüz patlardı. bazen matematik dersine girerdi bu. o'nu görür görmez hepimizin gözleri fal taşı gibi açılırdı. korku filmleri, hislerimiz yanında hiç kalırdı. en çok da parmağına taktığı yüzükten korkardık. kırmızı taşı vardı bu yüzüğün: her an onu kafanda hissedebilirdin. ben o yüzüğün tadına hiç bakamadım ama yaşayabileceğim acıyı öyle bir hayal ederdim ki dersin çoğunu anlayamazdım.

ilkokuldan mezun olunca okumak istemedim. okul benim için stresten ve korkudan ibaretti. fakat ailem zorla gönderdi. matematiği de lisede sevdim. doğru düzgün dört işlemi bilmeden integral, geometri sorularını çözmeye başladım...

şimdi öğrencilerime ulaşmakta zorlanıyorum.

onları korkutuyor muyum acaba? bazen çok bağırıyorum onlara çünkü. özellikle 'ödevimi yaptım da evde kaldı' dedikleri zaman...

23 Eki 2007

sabahattin ali


sabahattin ali'nin 'kuyucaklı yusuf' kitabını okudum. karekterlerinin tek boyutlu olduğunu düşünmeme rağmen yine de okurken sürekli akan göz yaşlarıma hakim olamadım.
şiirlerini daha çok severim.

şu da o sevdiğim şiirlerinden biri:

ISTEK

Yanıyor beynimin kanı,
Bilmem nerelere gitsem?
İçime sığmayan canı
Hangi rüzgara eş etsem?
Akşam sular karardı mı?
Bir dağa versem ardımı,
İçimi yakan derdimi
Sağır göklere anlatsam

İçiliversem dem gibi,
Kırılıversem cam gibi,
Şamdanda yanan mum gibi,
Sabahı görmeden bitsem

Bir yüce ormana dalıp
Ya bir dağ başına gelip,
Beni yaradanı bulup
Malını başına atsam

Görünmez kollar boynumda.
Yarin hayali koynumda,
Sıcak bir kurşun beynimde,
Bir ağaç dibinde yatsam.








19 Eki 2007

böyle şöyle

sonunda taşındık. taşınırken çok zorlanmadık ama bir sürü masraf yaptık. güzel olduğunu düşündüğümüz bir perde aldık. onu çok seviyoruz. fakat çok yorulduk.

yeni sınıfıma da hemen alıştım.

merkezde çalışmak meğer ne kadar kolaymış? tenefüslerde çay hazır oluyor, temizlik derdim yok, öğrencileri kontrol etmek yok. sadece dinleniyorum. inanamıyorum valla. her an bana gelip ' hey sen! köye dönüyorsun!' deyivereceklermiş gibi geliyor. bu düşünceler veya hisler, okul idaresine karşı tavrımı yalakalık düzeyine çekiyor,(!) onlar da yeni gelen öğretmenin bu 'naif'' hareketlerine anlam veremiyorlardır; ha ha ha!

11 saatim boş ve otuz saat ek ders ücreti alıyorum. yani hiç yorulmuyorum. öğretmenler ve müdür çok sempatik. öğrencilerim süper, çok sevdim. çok güzel espri yapıyorlar, daha sonra bu esprileri sizlere aktaracağım. fakat daha önceki sınıfımı aldatıyormuş gibi de hissediyorum...