18 Eki 2006

boya-badana

bir eylülden beri muhtarın peşindeyim. okulun boyanması gerekiyor.
muhtar mehmet efendi'nin, okulla ilgilenmesini bir türlü sağlayamadım. dört yeğeni de okulun öğrencisi oluyor.
'milli eğitimden boyaları, fırçaları da almışım, daha ne istersin mehmet efendi? yapacağın sadece bir boyacı bulmak, mehmet efendi, öldürdün beni mehmet efendi' diye söylemedik laf bırakmadım.
köy sakinleriyle de konuştum. kimse yapmayacağım da demiyor. boyalar da bozulup duruyor.
çok kızgın olduğum bir sırada öğrencilerime 'sizin babalarınız şöyle de böyle!'dedim.
gülser adlı öğrencim de benim bu kızgın halime iştirak etti.
'biz de belediyeye söyleyelim, onlar da boyayı yapmazsa biz yapalım' diye bağırdı. ben de aynı kızgınlıkla 'tamam' diye bağırdım. belediyeye gitme diye bir düşüncem yoktu tabi.
fakat o günden beri her sabah gülser sormaya başladı;'belediyeye gittiniz mi?' diye.
her gün o'na bahaneler uydurmaktan yorulduğum için, bu gün belediyeye gittim. başkan yrd. ile görüştüm. köyün durumunu anlattım. bşk. yrd. 'tamam, yarın bir işçi göndereyim.'demesin mi?
sevindim, en çok da 'gülser, senin fikrin sayesinde okulumuz boyanacak!'diyeceğim için sevindim.

1 yorum var:

benhayattayken dedi ki...

...yazılarınızı hayranlıkla takip ediyorum sevgili muallime, size hayranlıktan çatır çatır çatlıyorum efendim...