4 Mar 2006

şirince

bir kız arkadaşım, bir ara çok tutucu ve küçük kasabada çalışıyormuş. o sıralar çok gençmiş. hoşlandığı, gördüğünde heyecanlandığı bir çocuk varmış. bu çocuk bir bankada ziraat mühendisi olarak çalışıyormuş.arkadaşımı da uzaktan tanıyormuş. çok yakışıklı ve entellektüel biriymiş.
dedikodunun bile olmadığı renksiz kasabada köylüler, arkadaşımı akşam yemeğine davet etmişler. arkadaşım süslenmiş püslenmiş doğru bankaya gitmiş. bankaya girer girmez herkesin gözü üzerine kaymış. çocuğun karşısına geçip 'akşam boşsan falanca kişinin evine, yemeye gelir misin?'diye sormuş. bankada zaman durmuş. o an ne yaptığının farkına varmış. istifini bozmadan kıpkırmızı olmuş. çocuk birşeyler demiş ama kendisi duymamış. başı dik ordan uzaklaşmış.
sonra akşam olmuş. yemeğe korka korka gitmiş. umutsuzca etrafına bakınırken çocuğun orda olduğunu fark etmiş. çocuk O'na gülümsüyormuş.
o gece kareli bir kanepede hep yan yana oturmuşlar.her şey çok güzel gidiyormuş. o sırada televizyonda müslüm gürses söylemeye başlamış. çocuk, bu adama hasta olduğunu söylemiş. o an sanki biri arkadaşımın üzerine soğuk su dökmüş. her şey orada sönmüş.
bir daha da o coçuğu hiç görmemiş.
tüm bu olaylar bir kaç saat sürmüş.

0 yorum var: