9 Nis 2007

kayıp zamanlar

hafta sonu ankara'da idim. yani eyleme katıldım. ek ders yönetmeliğine ve diğer uygulamalara karşı çıktık. lakin, her şey saçma geldi.
bir de dilek'in müfettiş yardımcılığı sınavı vardı. biz de beNHayattayken'de kaldık. ve herkes için hayatın ne kadar zor olduğunu gördük.
kısacası; çorum zor, hatay zor, ankara zor.
eylemden çıktık.
güneşten beynim sulanmıştı. önümü zor görüyordum. çünkü güneşli havalarda gözlerimi açmakta zorlanırım. şakaklarım ve alın tarafım çok ağrır. rivayete göre bu belirtiler sinüzit'in işaretleri imiş.
velhasıl,eylemden sonra ben ve dilek sakarya girişinde bir kafeterya'da oturduk. sokak kenarındaki kafeler her zaman hoşuma gitmiştir. tembel gözlerle caddede akan insanları farkında olmadan incelerim. defile gibi nerdeyse; yürüyen herkesin sorunsuz olduklarını düşünür hafiften de kıskanırım. hepsi de nerdeyse kusursuzdur.
oturduğum yerde, güneş ışınlarının rahatsız edici etkilerinden kurtulmanın rahatlığını yaşarken ve dilek bir şeyler anlatırken, gözüm, birden gözlüklü birine takıldı. yavaş yavaş yürüyordu. elinde başka birinin eli vardı. gözlüklü arkadaş sakince bir şeyler anlatıyordu. yanındaki hanımefendi de dikkatle dinliyordu.
sandalyemde hafiften kıpırdandım. tembel gözlerle takip ettim kendilerini. iyice ilerlemişlerdi. oturduğumuz yer arkalarına düşmüştü. benim gözlerim hala onları takip ediyordu. acaba beni farketmişler miydi? çünkü görünür yerde oturuyordum.
'nerdeydim, kiminleydim, kiminle, nerde olacağım, geçmişe kaç fotoğraf ekleyeceğim' gibi düşünceler beni hüzünlendirdi. yıllar süren birlikteliğim olmuştu o insanlarla. şimdi hiç bir ilişkimiz yok. bir zamanlar birlikte güldüğüm, üzüldüğüm, heyecanlandığım kişiler bir film şeridi gibi kayıp önümden geçiyorlar.
şimdi, her zaman yanımda olacağını düşündüğüm insanlar, onlar da bir film karesine mi dönüşecek?

0 yorum var: