11 Ara 2007

buket diye bir öğrencim, korumalarıyla (kız arkadaşları) birlikte ağlayarak, yanıma geldi. öyle bir ağlıyordu ki, sesi koridorda yankılanıyordu. ''eyvah! çok kötü bir şey olmuş olmalı.'' diye düşünürken buket bağıra bağıra '' size bir şey söyleyeceğim, ama kimseye söylemeyeceksiniz!'' dedi, arkasından derdini anlatmaya başladı. etrafımıza toplanan öğrenci ve öğretmenler, sus pus olmuş, merakla diğer cümleleri bekliyordu. öğrencileri kastederek 'dağılın!' dedim ve cümlemin sonunu içimden ''lan eşek oğlu eşekler'' diye getirdim.

normalde bu küfrü kullanmam. fakat geçenlerde ben nöbetçiyken, beden eğitimi öğretmeninin, bir öğrencinin arkasından sinirli fakat sessizce ''eşek oğlu eşek!'' dediğini duydum. beden eğitimi öğretmeni de arkasını döner dönmez beni farkedince, benim bir anlık şaşkınlığımdan ve onun bir anlık utancından sonra, öğrencimizin karşısındaki çaresiz durumumuz birden çok komik geldi ve karşılıklı gülüştük. dolayısıyla, sessizce 'eşek oğlu eşek' demek, şimdilik bana komik geliyor.

her neyse, buket'i önce boş bir odaya aldım. onu sakinleştirmeye çalıştım. önemli bir olayın eşiğinde olduğumu düşündüğümden buket'e annesini çağırabileceğimi söyledim. fakat o kabul etmedi. sadece bana söyleyebileceğini belirtti. tabi hıçkırıklar boğazında düğümleniyor, ses tonuna hakim olamıyordu:
'' öğretmenim berkan var ya? beni seviyormuş. ben bunu bilmiyordum, tüm sınıfa söylemiş. ama o, daha önce de 3 sınıfta zehra'yı, 2. sınıfta da fulya'yı seviyordu. berkan hep bunu yapıyor. sürekli yanıma gelip oturuyor, derste ' ben buket'e yardım ederim.' diyor. ben ne yapacağımı bilmiyorum. pencereye çıkıyorum, o da yanıma geliyor. aileme nasıl söyleyeğim ben?'' diye feryad figan ediyordu.

bu arada ben rahatlamış durumdayım. çünkü çok kötü bir olay bekliyordum. rahatladığımı ve biraz da eğlendiğimi buket' e hissettirmemeye çalışarak:
'buket, berkan akıllı çocuk, rahatsız olduğunu söylersen, bir daha seni rahatsız etmez. hem abartılacak bir şey yok, ailene ne demeği düşünüyorsun ki?' diye karşılık verdim. fakat buket, elleriyle yüzünü kaplayıp, hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.

her iki taraf da işi ciddiye almış gibi gözüküyordu.

berkan'ı çağırdım. buket berkan'ı görünce ağlaması iki kat arttı. rahatsızlıklarını ağlayarak ve kızarak berkan'a takrarladı. bu sefer berkan da ağlamaya başladı. berkan ' hayır, ben rahatsız etmedim.' deyip duruyordu.

ben biraz bunalmış durumda; ne demem gerektiğini bilmeyerek '' yeter, ikiniz de birbirinizden özür dileyin!'' dedim. her ikisi de birden sustu. buket'i gönderdikten sonra berkan'a özgürlükler konusunda küçük bir nutuk çektim. berkan da üzgün halde sınıfa gitti.

berkan daha sonraki derste, 'öğretmenim, bir şey söyleyeceğim ama kızmayacaksınız.'' dedi. 'eyvah, ne diyecek acaba?' diye düşünürken; bu konuda kararsız olduğumu belirttim. o da cevabımı takmayarak ' ben biraz sıkıldım.' dedi. hep birlikte güldükten sonra, berkan'ı o an yaptığımız etkinlikte görevlendirdim.

0 yorum var: